Sedef hastalarının toplumsal, ruhsal ve fizikî sıhhat açısından yapabilecekleri en değerli aktivitenin tedavi olmalarını belirten Dermatoloji (Cildiye) Prof. Dr. Müge Güler Özden, formülleri hakkında bilgilendirmelerde bulundu.
“BULAŞICI DEĞİL”
Sedef genetik ve bağışıklık sistemi hücrelerinde yaşanan sıkıntıya bağlı bir bağışıklık sistemi hastalığı olduğu ve tedavisinin bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Müge Güler Özden, “Bu bağışıklık sistemi hastalığı eklemleri tuttuğunda romatizma, ya da tiroit bezlerini tuttuğunda birtakım tiroit hastalıkları olurken deride gerçekleştiğinde de birçok hastalık olduğu üzere sedef hastalığı da gerçekleşebilir. Bulaşıcı değildir. Bir bağışıklık sistemi hastalığıdır ve genetiktir. Tedavisi vardır. Artık günümüzde hayli gelişmiş şanslı hasta kümelerinin başında sedef hastaları gelmektedir.
‘TEDAVİSİ VAR’
Sedef hastalığı çok gelişmiş biyolojik olarak isimlendirdiğimiz tedavilerle moleküler seviyede hangi noktada sorun olduğu keşfedilmiş ve bu problemlerin epey inançlı bir biçimde uzun yıllar tedavi edilebildiği bir hastalık kümesidir. Son yıllardaki gelişmeler sayesinde bu açıdan sedef hastalarının hepsinin tedavi açısından şanslı olduğunu söyleyebilirim. Sedef hastalarının birinci evvel genetikten kaynaklı hasta olduğunu bilmeleri ve ömür uzunluğu onlarla bir arada bazen alevlenerek, bazen sönerek, bazen on yıllarca kaybolarak ancak bazen de uzun bir periyot faal bir biçimde seyredebileceği bilgisine sahip olmalıdırlar ki hastalığın şifası olacağına dair kimi palavra ya da yanlış bilgilere kapılmasınlar. Bu bilginin yanı sıra tedavisinin olduğu bilgisini de unutmasınlar. Bilhassa üniversite, eğitim araştırma yahut öteki dermatoloji uzmanlarına başvurarak kesinlikle tedavi hakkında bilgi alarak tedaviye ulaşsınlar. Yaşam kalitelerini arttıracak, hem toplumsal hem ruhsal hem de fizikî sıhhat açısından yapabilecekleri en kıymetli şey tedavi olmaktır” halinde konuştu.
“KATI DİYETLERE GEREK YOK”
Sedef hastalarının beslenmelerine dikkat etmesi gerektiğini ve katiyen kilo almamaları gerektiğini belirten Özden, “Gıda açısından hastalar ‘ne yemeliyim?’ yahut ‘ne yememeliyim?’ diye sorabilirler. Sedef hastaları bilhassa son yıllarda Akdeniz tipi mutfak beslenmesinden çok yarar gördüğü, probiyotik beslenmeden de yarar görebildiği tartışılan hususlardandır. Yani aslında Akdeniz tipi beslenmenin yanı sıra mesken imali yoğurt ve farklı mayalardan yoğurt yenmesi benim hastalarıma tavsiyelerimden bir adedidir. Bunun dışında ek bir takviyeye ya da katı diyetlere gerek yoktur. Sağlıklı beslenmeden bahsederken sedef hastalıklarının kilo almaması da çok değerli bir mevzudur. Sigara içmemeleri de çok değerli bir husustur. Zira sedef hastalığı tek başına kalp hastalığı açısından bir risk faktörüdür. Risk faktörleri bir bireyde bir ortaya gelirse ve bir sedef hastası hem kilolu hem de sigara içiyorsa o vakit kalp hastalığı açısından risk kelam konusu olacaktır. O yüzden sedef hastalarının kilo vermesi, spor ve antrenman yapması, Akdeniz mutfağından ve sigaradan uzak durması yapabileceği en hoş yaklaşımlardır” formunda konuştu.
Yorum Yok